Tasarımda Biyoçeşitliliği Arttırmanın 10 Yolu

Biyoçeşitli ekosistemler hakkında düşünürken aklınıza ilk gelen şey nedir?

Muhtemelen sert taş döşeli, beton, kentsel çevre aklınıza gelen şey değildir. Şehirler tek bir tür tarafından yönetilse de, fırsatlarla dolu ekosistemlerdir.

Kentsel çevreler, olasılıklar ve tehditlerin bileşimleridir. Bu fırsatları yakalamak bizlerden çevre koruma konusunda yeni bir anlayış talep etmektedir.

Bazı insanlar, orada uçsuz bucaksız bir vahşi doğa varken neden kentsel ekolojiyle ilgilenmemiz gerektiğini sorgulayabilir. Ancak kentsel biyoçeşitlilik üzerine yapılan çalışmalar, bunun bir gereklilik olduğunu gösteriyor. Kentsel biyoçeşitliliğin gerçekten ne kadar önemli olduğunu bilmek istiyorsanız, bu makaleye göz atabilirsiniz.

Bu yazımda sizler için daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip ve çevre dostu tasarımlar oluşturmanıza yardımcı olacak 10 yöntemi özetlemeye çalıştım.

Bir Tasarımda Biyoçeşitliliği Artırma Yöntemleri

1. Koru, onar, taklit et

Bu ilk ve en önemli kuraldır bence. Yerel ekolojiyi tanıyarak mümkün olduğunca koruyun. Korunacak hiçbir şey olmadığını düşünüyorsanız, tekrar kontrol edin ve daha yakından bakın. Zaten bozulmuş bir alansa, geçmişini gözden geçirerek daha önce o bölgede bulunanın bir kısmını geri yükleyip yükleyemeyeceğinizi kontrol edin. Geçmişten ilham almak, tasarımınızda hangi bitki türlerini kullanacağınızı ve yenilenmesi gereken sistemleri gösterecektir .

2. Yerel türleri kullanın

Bazıları kentsel çevrenin daha farklı olduğunu, bazı yerel türlerin o bölgede yetişip gelişemeyeceğini iddia edebilir; bu her zaman araştırmaya muhtaç bir konudur. Hem bitki hem de hayvan popülasyonlarında biyoçeşitliliği artırmayı hedefliyorsanız, yerel türler en zengin yaban hayatını destekleyecektir. Ve her zaman istilacı türlerden veya tasarım alanınızda istilacı olabilecek türlerden kaçınmayı unutmayın.

3. Katmanlar oluşturun

Bu yöntem yalnızca katmanların doğal büyüme düzeni olduğu iklimlerde uygulanabilir. Geleneksel çimler en popüler arazi örtüsü yaklaşımlarından biri olsa da, yaban hayatı için pek fazla yaşam alanı sağlamazlar. Çiçek tarlaları gibi daha doğal ekim alanları kelebekleri ve arıları destekleyebilme konusunda daha başarılıdırlar. Daha uzun, kümelenmiş çim toplulukları, çimlerden memnun olmayan hayvanlara ev sahipliği yapabilir. Almanya’dan gelen bu meta-analiz çalışması , bitki örtüsü yapısı gibi biyotik faktörlerin yaban hayatını desteklemede son derece önemli olduğunu göstermiştir. Burada çimleri kaldırıp kaldırmamaya ilişkin diğer argümanları kontrol edebilirsiniz.

4. Çeşitlendirmeye özen gösterin

Sofie Pelsmakers, ” Çevresel Tasarım Cep Kitabı adlı kitabında, hastalıklardan, zararlılardan kaçınmak ve biyolojik çeşitliliği desteklemek için aynı familyadan en fazla %30, aynı cinsten %10 ve aynı türden %20 bitki seçmeniz gerektiğini öneriyor. Daha geniş bir alan tasarlıyorsanız, ekosistem türlerini çeşitlendirmek için Tan Puay Yok’un ” Doğa, Yer ve İnsanlar: Mahalle Peyzaj Tasarımıyla Bağlantılar Kurmak ” adlı kitabındaki önerileri de göz atabilirsiniz..

5. Mükemmel olanı süsleyerek bozmayın

Tasarım alanındaki her alan dikkatlice düşünülmelidir. Ancak bazen, Doğa Ana’nın tasarlaması için bir parça bırakmak avantajlı olabilir. Doğal bitki örtüsünün korunması, biyolojik çeşitliliği artırmak için yukarıda belirtilen tüm yöntemleri birleştirmenin en güvenilir yollarıdır.

6. Yiyecek, barınak ve yuvalama yeri sunun

Aşırı tasarlanmış bitki örtüsü üzerinde bir etkimiz olabilir, ancak omurgasızlar, memeliler ve kuşlar gibi diğer yaşam formlarını kontrol etmek o kadar kolay değildir. Yine de, yiyecek, barınak ve yuvalama alanları sağlamak en iyi şansımız olabilir. Mevcut yaşam alanlarını her zaman saygılı bir yaklaşımla destekleyin. Farklı türlerin farklı yöntemlere ihtiyacı olabilir.

Örneğin, yüksek yeşil bir çatı kelebekleri çekebilir ancak arılar için yetersiz olabilir. Serçeler yerden 2 m yükseklikte yuvalamayı severken, doğanlar yuvalama alanlarının tercihen güvercin avı için iyi bir görüşe sahip 20 m’den daha yüksek olmasını ister.

7. Işık ve gürültü kirliliğini en aza indirin

Bu iki faktör insanlarda ve diğer hayvanlarda psikolojik strese neden olabilir. Hiç kimse karmaşık bir alanda yaşamak istemez. Bu nedenle, biyolojik çeşitliliğe sahip vahşi yaşama sahip çıkıp korumak için, göletler, uzun ağaçlar ve çalılar gibi dinlenme yerlerinden ışığı uzak tutun.

Sofie Pelsmakers’a göre, zeminde 3 lux’un altında, ideal olarak 1 lux ışık gereklidir. Beyaz ve mavi dalga boylarından kaçının.

8. Koridorlar inşa edin

Yukarıdaki tüm adımları dikkatli bir şekilde anlayıp takip ettiyseniz potansiyel bir yaşam alanınız var demektir. Şimdi canlı varlıkların bu potansiyel yaşam alanına ulaşmalarına izin vermeniz gerekiyor.

Daha önce bahsedilen meta-analiz çalışmasına göre  bağlantı, biyoçeşitliliği etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Matristeki bağlantı çok önemlidir çünkü aksi takdirde parçalanma ve sonraki nesilleri sürdürecek yeterli genetik çeşitlilik olmadan hayvanların ölebileceği bir ‘ekolojik havuz’ yaratma riskiyle karşı karşıya kalırsınız.

Gerçek bir koridor mümkün değilse, basamak taşlarını deneyin. Koridorlar kadar başarılı olmayabilirler, ancak maliyet ve ekoloji açısından iyi bir uzlaşma olabilirler. Bu yaklaşım için güzel bir fikir cep parkları olabilir.

9. Tehditleri azaltın

Barınaklar sağlamayı zaten düşündüğünüzü varsayarsak, bir diğer amaç kuş ölümlerini azaltmak olabilir. Kuşlar genellikle yansımaları gerçeklikle karıştırdıkları veya binanın içinden uçmaya çalıştıkları için doğrudan cama uçarlar. Birçoğu ölür. Bu anlamsız hayvan ölümlerinden kaçınmak istiyorsanız, büyük cam yüzeylerin ve köşe pencerelerinin yakınına yeni ağaçlar dikmekten kaçınabilirsiniz. Muhtemelen en iyi yaklaşım, yerden ilk 23 metrede hiç büyük yüzey kullanmamak veya kuşlar için güvenli cam kullanmaktır. Diğer yönergeleri ve bilgileri  burada bulabilirsiniz .

10. Yönetim faaliyetlerini göz önünde bulundurun

Son uluslararası rapora göre , kaçınmanız gereken dört yönetim faaliyeti vardır. Rapor, yukarıdaki 3 numaralı yöntemde belirtilen noktayı, yani kısa çim alanlarının ve habitat yapısının basitleştirilmesinin biyolojik çeşitlilik üzerinde zararlı etkileri olabileceğini destekler. Bir diğer ilginç örnek ise çok düzenli olmamaktır. 2010 yılında Avustralya’da, sadece yaprak çöplerini bırakmanın kuş türü zenginliğini %30’dan fazla artırdığını göstermiştir. Kirpiler ve diğer küçük hayvanların da bu teknikten mutlu olabileceklerini söyleyebiliriz.

Son olarak, pestisit ve herbisit uygulamalarını dikkate almak önemlidir, çünkü bunlar genellikle “iyi canlıları” “kötü canlılardan” ayırt edemez ve ayrım gözetmeksizin yaşamlarını sonlandıracaktır. Üretilmeleri kapsamında ana amaçlarının gereğinin bu olduğunu düşünürsek, bitkilerin tür zenginliğini azaltırlar, bu nedenle hayvanları uzaklaştırırlar.

Tasarımda biyolojik çeşitlilik konusunda harekete geçme zamanı

Biyolojik çeşitlilik sayılarına baktığımızda değil dünyada gezegen genelinde azaldığını söyleyebiliriz. Tasarımlarımızda biyolojik çeşitliliği göz ardı etmenin ne zamanı ne de yeri. Tür çeşitliliğini hesaba katmak zor görünebilir, ancak yukarıda belirtilen bu basit yöntemleri gözönünde bulundurmamız bile yardımcı olacaktır. Öncelikle, var olana saygı gösterilmelidir. Sonra hayvanları çekecek çeşitli, yerel bitkileri düşünülmelidir. Daha sonra da, tasarlanmış yaşam alanlarınızı periyodik kontrollü bakımla mümkün olduğunca misafirperver hale getirin.

Biyoçeşitliliği artırmak için bizimle paylaşmak istediğiniz başka yöntemler var mı?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir