havuz tasarımı
Makale Tasarım

Peyzaj Mimarlığında Su Öğesinin Tarihsel Süreçteki Kullanım Amaçları / Bölüm 1

Tarih boyunca olduğu gibi peyzaj mimarlığında da su öğesinin kullanımı büyük öneme sahiptir. Özellikle insanların toprağı ekip biçtiği ilk günden bu yana su; en değerli, en gerekli ve en önemli kaynaktır, varlık sebebimizdir. Bu nedenle, yaşamı arındıran, tazeleyen ve güç veren suyun tüm dinlerde ve kültürlerde özel bir yeri vardır. İlk başlarda sadece içmek, serinlemek, kirden arınmak veya balık tutmak için kullanılan su, sonraları deri ya da kilden yapılan kaplara veya bambunun oyulan kısımlarına doldurularak karaya taşınmaya başlamıştır.
İnsanlık tarihinde su, hayatın kaynağı olarak görülmüştür, yüzyıllardan beri doğum, evlilik ve ölüm için yapılan dini törenlerin bir parçası olmuştur.

Atalarımız nehir, pınar ve gölleri keşfetmiş ve kullanmışlardır. Suyu bahşeden Tanrı’larına sadakatlerini belirtmek için sarnıç ve kuyularını süslemişlerdir. Geçmişten günümüze gelen şehir kalıntılarının su kaynaklarına bağlı olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle bilinçaltımızda suyun kıymetini bilmiş, esrarına saygı duymuşuzdur. Tarihimize baktığımızda bu takdirin yüzyıllardan beri süregeldiğini görürüz.

Suyun göz ve akla dönük bir çevresel tasarım elemanı olarak tarihi bahçelerin hemen hepsinde değişik ölçülerde bulunduğu söylenebilir.
Çünkü iyi tasarlanmış su, insanın hem gözüne hitap eden, hem de kulağına seslenen bir zevk ve dinlenme kaynağı olmuştur.

su tasarımı

İlk Çağ Bahçelerinde Su Öğesi

İlkçağ da bahçe sanatının genel özellikleri üç dönem içerisinde incelenmektedir. Bu üç dönem içerisinde coğrafi, kültürel ve toplumsal özelliklerdeki farklılıklardan dolayı bahçe tasarımlarında ve buna bağlı olarak suyun kullanımında değişiklikler görülmektedir. Mısır uygarlığı ile başlayan bu dönem Mezopotamya uygarlığının bahçe sanatındaki anlayışı ile sınırlı kalmaktadır.

Eski Mısır Dönemi

Mısır uygarlığı, doğup geliştiği Nil vadisinin jeolojik yapısı ve iklim şartları tarafından kuvvetle etkilenmiş ve Nil, sadece bahçelerin değil, Mısır’ın bütün hayatı ve özellikle ekonomisi üzerinde de çok etken rol oynamıştır. Nil’in düzenli aralıklarla ve mevsimin belirli zamanlarında taşması, geniş bir arazi üzerine bereketli bir tortu bırakması, tabiatın Mısır’a bir armağanı olarak düşünülmektedir. Genellikle Nil’in taşkın sınırı dışında kalan bu geniş arazi içindeki villalara su, nehirden açılmış kanallarla getirilmiştir. T şeklinde veya dikdörtgen formunda olan ve başlangıçta sebze, meyve, çiçeklikleri sulamak için inşa edilen bu su depoları,
daha sonraları, bahçenin aynı zamanda dekoratif elemanları olan havuzlara da dönüşmüşlerdir.
Formal ve simetrik bir düzene sahip Mısır bahçelerinde gözleri kamaştırıcı ışık ve bunaltıcı sıcaktan, gölgeli, loş ve serin bir mekâna geçiş düzenlemenin esası olmuştur. Mısır’da su serinletici, ferahlatıcı özelliklerinin yanı sıra Firavunların gücünü ve zenginliğini ifade etmek için de kullanılmıştır. Bu kapsamda iklim ve toprak şartları Mısırlıları çok usta su uzmanları yapmıştır.

İran(Pers) Dönemi

İran’ın çoğu bölümünde yağışların düzensiz ve yetersizliği, suyun şehirlere uzak yüksek karlı dağlardan yeraltı kanalları ile ulaştırılmasını zorunlu kılmıştır. Kentlere ulaştırılan su daha sonra açık kanallar ve havuzlarda gösteri şeklinde kullanılabilmiştir. Saray bahçelerinde giderek yükselen teraslar birbirine basamaklar ile bağlanmıştır. Saray çevrelerinde çok sayıda
heykel kullanılmıştır. Avlunun, sistemli planlara dayalı gelişen yapısında su, bütün İran bahçelerinin ortak özelliği olmuştur ve açık kanallarda, havuzlarda gösteri amacıyla kullanılmıştır.
Eski İran Bahçeleri kullanılan havuz biçimi arkitektonikdir. Merkezinde çok ince ve ustalıkla detaylandırılmış bir fıskiye bulunmaktadır. Su serinletme ve aksettirme amaçlı da kullanılmıştır.

Mezopotamya Dönemi

Mezopotomya’da (Asur, Babil) su kullanımında ise; Dicle ve Fırat nehirleri etkili olmuştur. Mezopotamya’da yerleşmiş olan savaşçı kavimler, elverişli ekolojik koşullar altında doğal fizyonomiye dayanan bahçeler ve ormanca fakir olan Mezopotamya’da halk parkları meydana getirmişler, yapay tepeler üzerinde geniş bahçeler kurmuşlar ve bu bahçeleri yapay göllerle süslemişlerdir. İlkçağ uygarlıkları içinde en fazla ün kazanmış olan bahçeler, Nabukodonosor tarafından İranlı karısı için yaptırmış olduğu ve dünyanın yedi harikasından birisi olarak bilinen “Babil’in Asma Bahçeleri”dir. Genellikle formal bir plan özelliği gösteren
bu teras bahçelerinde, eğlence için ayrılmış serin köşeler, hareketli suları ile fıskiyeli havuzlar, gölge veren ağaçlar ve dekoratif çiçekler bulunmaktadır. Akdoğan’ın (1974) tarif ettiğine göre Babil’e ve nehire doğru harikulade görüşe sahip olan bu bahçeler, uzaktan yemyeşil bir tepeyi andırmaktadır.

Antik Yunan Dönemi

Antik Yunan bahçeleri meyve ağaçları ve bağlarıyla kullanışlı mekânlar şeklinde tasarlanmıştır. Bu dönem bahçelerinde sulama amaçlı çeşmeler, havuzlar, sebze ve meyve ağaçları ile yararlı bitkiler bulunmaktadır. Antik Yunan medeniyetinde, dinsel inançla başlayan bahçe çalışmaları, sonraları yeşil ve su oyunları ile bezeli safa bahçeleri haline gelmiştir. Helenistik aristokratlar, oryantal bahçeleri örnek almışlar ve bahçelerini grotto ve havuzlar ile süslemişlerdir. Helenistik dönemde çeşmeler çeşitli hidroliklerle aktif hale getirilmiştir. Su gücü insan ve hayvan figürlerini canlandırmak için kullanılmıştır. Filozofların bahçeleri sonradan halka açık park haline gelmiş ve klasik peyzaj ile bütünleşecek nitelikler içermiştir. Bu nitelikler de çeşmeler, dereyle sulanan çeşme yapıları, grottolar veya su perileri gibi su ögeleri ile ön plana çıkmaktadır.
Ev bahçelerinde ise; havuz, çeşme ve çağlayanlar çokça görülmektedir. Yansıtıcı su yüzeyleriyle bina yakın çevresini aydınlatma düşüncesi Yunan Bahçelerinde kullanılmıştır. Ayrıca alanın merkezinde odaklayıcı, formal havuzlara yer verilmiştir.

Eski Roma Dönemi

Üç kıta üzerinde yayılmış olan, Büyük Roma İmparatorluğu’nun bahçe sanatına katkısı büyük yeşil alanlar ve villa bahçeleri şeklinde olmuştur. Oluşturdukları büyük yeşil alanlarda halka açık tesisler ve halkı eğlendirmek için üzerinde, su oyunlarının yapıldığı yapay göller oluşturmuşlardır. Roma nüfusunun artması sonucu kentin bünyesinde gelişen villa yaşantısı, Akdeniz kıyılarına doğru yayılmaya başlamıştır. Halkın sıcak banyo tedavisi için geldiği Pompei kenti bu
bağlamda önem kazanmıştır. Avlu komplekslerinden oluşan bahçelerde su, zarif hayvan figürlerinin süslediği bir oluktan, avlu ortasında bulunan az derinlikteki “İmplivium” denilen havuza akmaktadır.

Orta Çağ Bahçelerinde Su Öğesi

Orta Çağ çok büyük toplumsal, siyasal, kültürel ve sanatsal değişimlerin ağır ağır biriktiği bir bin yıldır. Bu çağ Roma’da gelişen Hıristiyanlığın etkilediği bir ortamda tamamen dini bir sanat dünyası olmuştur. Orta çağ’da Avrupa’da iki akım gözlenmiştir. Bunlar Roman Sanatı ile Gotik Sanatı’dır. Orta çağ’da bahçe sanatı çalışmaları, manastır ve derebeylerin hüküm sürdükleri şato çevrelerinde yapılmıştır. Genellikle her manastırın bir avlusu bulunmakta, bu avlu birbirini dik kesen iki yolla dörde bölünmüştür. Avlunun ortasında bir kuyu, havuz veya bir çeşme ve bitkilerin sulanması için bir depo bulunmaktadır.
Kuvvetli bir koruma fikrinin oluştuğu Orta çağ şato bahçelerinde ise suyun kullanılması farklıdır. Su, burada öncelikle bir koruma elemanıdır ve şatoların etrafını çevreleyen “Moad” adı verilen su kanalları şeklinde kullanılmıştır. Orta çağ bahçelerinde su hiçbir zaman çağdaş İslam ve Bizans bahçelerindeki gibi önemli bir tasarım elemanı olamamıştır. Bundaki sebeplerin başında, şatoların yerleşme durumları itibariyle su temin imkânlarının sınırlı oluşu gelmektedir. Kale duvarları arasında su, fonksiyonel kullanışı dışında, estetik için değişik biçimlerde kuyular, küçük havuzlar, su çanakları olarak kullanılmıştır. Bunların bazıları gotik
tarzda, bazıları büyük mermer çanaklar halinde, bazıları ise basit kare, dikdörtgen şeklinde taş havuzlardır. Bu dönemde özellikle İslam âlemi ile olan ilişkilerin kuvvetlenmesi ile birlikte bahçelerde de fıskiye kullanımı yaygın hale gelmiştir.

Bizans Dönemi

Bizans’ta, Roma klasik sanatının sadeliğinden uzaklaşılmış ve renkli, parlak, gösterişli bezeme sanatı ön plana çıkmıştır. Düzgün şekilli olan Bizans bahçelerinde, suya çok önem verilmiştir. Özellikle çeşme, havuz, çağlayan ve dereciklerden yararlanılmıştır. İstanbul’da meydana getirilmiş olan saray bahçeleri, suyun bu tarz kullanımı için en özellikli olanlardandır. Geniş iç
avlular şeklinde düzenlenmiş olan bahçelerde, altın ve gümüşle kaplı su kanallarından, renkli ve geometrik şekillerden ve süslerden yararlanılmıştır. Su yapıları ile bunların süslemelerine çok önem verilen bahçe sanatında Doğu’nun büyük etkisi göze çarpmaktadır. Bu dönem bahçe örneklerinin en tipik özelliği malzemenin seçimi ve kullanışında ki büyüklük duygusudur.

Makale ve tezlerden derlenmiştir. Alıntıdır.

 

One Reply to “Peyzaj Mimarlığında Su Öğesinin Tarihsel Süreçteki Kullanım Amaçları / Bölüm 1

  1. Su öğesi, ışık öğesi, canlı ve cansız öğeler ki özellikle kent mobilyaları bu konuda önemli yere sahip. Ellerinize sağlık güzel bi derleme yazısı olmuş.

Arkipedya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir