Çerkes Kültürüne ve Değişime Dair
Yazılı olmayan toplumsal yaptırım; hukuk; düzen; anayasa sayılabilecek pratikler olarak “gelenek” (xabze-habze), dünya üzerindeki tüm Çerkesler’in yaşadıkları coğrafya veya ülke koşullarına rağmen Çerkes olarak kalabilmelerini sağlayan en önemli etkenlerden biri olarak sayılabilir. Çerkes toplumlarında xabze, ancak dil ile birlikte icra edilebildiği ölçüde etkin, hayatı kuşatıcı, düzenleyici halde ve canlı olagelmiştir. Bunun yanı sıra konuşulan Çerkesce (Adıgabze) ile pratik hayatın öznesi olmayı korumuştur. Öyle ki; tarihsel süreç içerisinde hemen her coğrafyada xabze, geçerli resmi kültürel olguya rağmen kendini yeniden üreterek Çerkesler’in bulundukları ülkenin şartlarına göre yaşam düzenlerini yeniden şekillendirmelerini, bunun yanı sıra dil ve kültürel aktarım ile devamlılığı da sağlamıştır denilebilir.
Örneğin; Rusya’da sosyalizm, Osmanlı ve bakiyesi ülkelerde din (İslam), Avrupa, ABD ve diğer Batılı ülkelerde ise kapitalizm karşısında Çerkesler’in, etnik aidiyet ve kültürel var olma çabasını günün koşullarına uygun revize ederek yeniden ürettikleri xabze üst bilinci ile var edebildikleri iddia edilebilir.
Tüm Kafkas halklarının gelenekleri incelendiğinde hayatta güçlü ahlâk kurallarının hâkim kılınmak istendiği ve bu prensiplerin her çeşit saldırıdan korunması için büyük çaba harcandığı anlaşılır.
Çerkesler demokratik insanlardır. Tarihin en eski dönemlerinden beri kabileler halinde yaşayan ve her kabilenin başında en köklü ve saygın aileden gelen ve bilgelik, ileri görüşlülük ve cömertliğine güvenilen yönetici, toplumu ilgilendiren herhangi bir kararı tek başına alamazdı.
Toplumun temelini teşkil eden aile Çerkesler’de adeta bir hayat okulu niteliğindedir. Çerkes aile hayatında resmiyet esastır. Gerek evde gerekse toplum içinde laubaliliğe, nezaketsizliğe ve saygısızlığa asla göz yumulmaz. Saygı ve nezaketi fazla gibi görünen bu resmiyet ailede ne soğuk bir hava ne de esaret oluşturur. Bu resmi aile düzeni içinde saygılı bir bağlılıkla büyüyen çocuklar için aile hayatı adeta bir fazilet mektebi gibidir.
Kadın ;
Çerkesler arasında en yüksek statüye ulaşmıştır. Kendisine saygı duyulur; sosyal hayatta öğütleri ve liderliği önem verilir. Kadına layık görülen yüksek ve mümtaz mevki ona duyulan saygının göstergesidir. Kızlar, evlenmeden önce daha serbest hareket ederler. Bu serbesti belki Avrupa’nın çeşitli milletlerinden daha fazla olmasına rağmen hiçbir zaman genel ahlâk kurallarının bozulmasına değil aksine yükselmesine neden olmuştur. Kafkasya’daki kadının statüsüne dikkat çeken bir İngiliz bu konuda şunları belirtmiştir: ‘Eğer milletin medeniyet derecesi kadına olan hürmet ve riayeti ile ölçmek lazım gelse herhalde Çerkesler dünyanın en medeni insanlarıdır. Çünkü kadın Çerkezistan’da gördüğü saygıyı hiçbir yerde görmemektedir.’
Kafkas toplumları sosyal yaşam bakımından diğer toplumlarda rastlanmayan bazı özelliklere sahiptir. Toplum terbiyesinin son derece yüksek ve mükemmel olmasının nedenleri arasında; ailede verilen terbiyenin ağırbaşlılık ve ciddiyet içermesi, ailenin kadın ve erkek bireylere, şahsi şeref duygusunu tam olarak vererek toplum için kıymetli ve seçkin bir fert olarak yetiştirmesi sayılabilir. Kafkas toplumunda aile hayatı çocuğa toplumsal ilişkiler için gerekli ahlâki terbiyeyi eksiksiz verir. Aile içinde en ince ayrıntısıyla sıkı bir şekilde nezaket, ağırbaşlılık, ciddiyet, saygı ve görgü kurallarına alışan ve onur sahibi olarak yetişen çocuk, herhangi bir topluluk içine girdiğinde bocalamaz. Mükemmel aile eğitimin eserleri tüm hareketlerinde tabii biçimde görülür.
Kafkas halkları çocukların eğitiminde mümkün olduğunca şiddetli yöntemlerden uzak kalarak çocuğun dimağını ve seciyesini oluşturmak üzere daima onun izzetinefsine, güzel ve yüksek hislerine başvururlar. Çocuğun kendi ayakları üzerinde durabilen, girişimci yetişmesi için gereken maddi ve manevi terbiye verilir. Bu yüzden Çerkes terbiyesi insanı hem fertçi hem de sosyal bir kişilik olmak üzere yetiştirir.
“Çerkesler’in erkek evlat terbiyesindeki başarı ve üstünlükleri sebebiyle civar yerlerde oturan Kalmuk, Nogay prensleri ile Kırım Han ve Mirzalarının erkek çocuklarını terbiye için Çerkesya’ya verdiklerini bu terbiyenin tesirlerinin Kazaklar’ın reislerinde hatta Güney Rusya’daki Alman kolonilerinde bile görüldüğünü ‘Hober de Hıll’ seyahatnamesinde önemle kaydediyor.” Özellikle kız çocuklarının terbiyesinde Batılılar’ın aşırıya varan serbestliği ile Doğulu milletlerin sıkıcı ve sürekli baskısı arasında mutedil bir yol izlenmektedir.
1918’de bağımsızlığını ilan eden Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin ikinci devlet başkanı olan Pşimaho Kosok, Kuzey Kafkas halklarının temel özelliklerini kısa ve öz biçimde anlatır. Ona göre, Kuzey Kafkas halkları barış zamanlarında çalışkan emekçiler, savaşta ise tecrübeli savaşçılardır. Bu milletlerin bütün iç hayat tarzları, yaşama biçimleri, dış görünüşleri herkes için ortak olan adet ve geleneğe (xabze) dayanır. Temel prensipler kısaca şunlardır: Büyüğe tereddütsüz saygı ve itaat, kadınlara hürmet, söze ve namusa sadakat ve ahde vefadan ibarettir. Hangi şart içinde olunursa olunsun misafirperverlikten asla vazgeçilmez.
Çerkesler her ne kadar gelenek (xabze) etrafında özelliklerini korumayı başarabilseler de bulundukları ülkelerin sosyal, siyasal ve kültürel yapısından etkilenmemeleri söz konusu değildir. Türkiye’de de özellikle 1950’li yıllara kadar kültürel kimliklerine sıkı sıkıya bağlı olan ve geleneklerini büyük ölçüde koruyabilen Çerkesler, ülkede yaşanan göç olgusu başta olmak üzere diğer ekonomik, sosyal ve siyasal etkenlerle karşı karşıya kalmışlardır. Köyden kente göç diğer kültürlerle etkileşimi daha açık hale getirmiştir. Bir kültürün varlığının en önemli dayanağının dili olduğu düşünüldüğünde Çerkesçe’nin yeni nesillere aktarılamaması Çerkes kültürünün devamı açısından ciddi bir tehlike olarak görülmektedir.
Makale ve tezlerden derlenmiştir. Alıntıdır.